Çeşme’ye
kadar gidip Ilıca’da konaklayıp Alaçatı’yı gezmeden dönmek olmazdı. Dolayısıyla
tatil esnasında Alaçatı’ya da zaman ayırdık.
Alaçatı’ya
girişte bizi yel değirmenleri karşıladı. Yakın zamanda restore edilmiş olan yel
değirmenleri fotoğraf çekenlerin uğrak noktasıydı.
İçerlere
doğru ilerledikçe arnavut kaldırımlı sokakları, mavi panjurlu / mavi kapılı
evleri ile Alaçatı çok hoş görünüyordu.
Kış
hazırlıkları çoktan başlamıştı J
Kasabada en
sevdiğim olay sokaklara yayılmış olan masalar oldu. Daracık sokaklarda, şirin
masalar ve Ege lezzetleri misafirlerini bekliyordu.
Buranın
meşhur yerlerinden biri de İmren pastanesiymiş.Pastanede mola vererek damla
sakızlı kurabiyesini tattık. Nasıldı diye sorarsanız cevabım fena değil ama
öyle muhteşem bir lezzet beklemeyin olacaktır. Tabi damak tadı da kişiye göre değişir.
Çarşıda bir
çok hediyelik eşya dükkanı bulunmakta. Yalnız satılanların pahalı olduğunu
söylemeden geçemeyeceğim. İstanbul’da 40 TL olan bir nostaljik levha burada
350 TL'ye satılıyordu :)
Veee 4 gün sonra
bir kez daha Alaçatı’ya gelme planı yaparak – bu sefer ki geliş amacımız
Alaçatı pazarı olacaktı- otele döndük.