Çok kolay bir şekilde bulduğum Jadore’un önüne gelince 5-6 kişilik bir sıra olduğunu farkettim. Biraz oflayıp pufladıktan sonra ise sıranın hızlı ilerdiğini görerek rahatladım. Bu esnada yapılacak en güzel şey vitrinde sergilenen pastaları seyretmekti J
10-15 dakika
bekledikten sonra içeri girebildim. Jadore, fransız kafeler tarzında döşenmiş
çok şirin bir yer. Masalar pötikare masa örtüleri ile örtülmüş, duvarlarda
Fransa’yı anımsatan resimler yer alıyor.
Menüyü elime
aldığımda buranın spesiyali olan Oh La La Beatrice’i seçtim. İnce kek dilimleri
üzerine dökülen yoğun çikolata ve meyvelerle hazırlanan bu tatlıyı ben çok
sevdim. Ama iki porsiyon yiyebilir miyim?Hayır, çünkü oldukça yoğun bir tatlı.
Cafe de ayrıca çikolata satışı da yapılmakta.
Tatlı mı
yedikten sonra ise İstiklal’de yürüyüşe devam ettim. Az önce alınan kalorinin
verilmesi gerek değil mi?
Zorunlu Not :
Bazı arkadaşlarım yazdığım yeme/içme ile
ilgili yazılar sonucunda bana buralara davetli gidip gitmediğimi, ücret alıp
almadığımı soruyorlar. Ben buralara davetli gitmiyorum. Önceden araştırdığım
mekanlarda ya da dolaşırken tesadüf denk geldiğim mekanlarda yemek yiyorum.
Bunları da blogumu takip eden arkadaşlara fikir vermek amacı ile yazıyorum. (Ha
davet edilirsem gitmez miyim eğer damak tadıma hitap ediyorsa giderim tabi)