27 Ağustos 2014 Çarşamba

Bir Küçük Eylül Meselesi

Geçen haftalarda başrollerini Engin Akyürek ve Farah Zeynep Abdullah’ın paylaştığı Bir Küçük Eylül Meselesi filmini seyrettim.Filmi seyretmek için koltuğa oturduğumda beklentimin çok yüksek olduğunu söylemeden geçemeyecem. Bir kere film Bozcaada’da geçiyordu. Hiç görmediğim ama mutlaka bir gün gitmek istediğim Bozcaada görüntüleri seyredecektim. Sonra filmin başrol oyuncuları da başarılı isimlerdi. İşte bu duygularla filmi seyretmeye başladım.

Film oldukça hızlı ve merak uyandıran bir şekilde başladı ve bitene kadar da tempo hiç düşmedi. Ancak senaryoda o kadar çok flashback kullanılmış ki zaman zaman kafam karıştı. Oyunculuklara gelecek olursak Farah Zeynep Abdullah harikaydı. Öte yandan Engin Akyürek de iyiydi ama daha evvel Engin Akyürek’i Fatmagül’ün Suçu Ne dizisinde seyretmiştim ve bu filmde canlandırdığı karakter dizideki karaktere çok benziyordu. Dolayısıyla çok etkilendiğimi söyleyemem.
Sonuçta filmden beklediğimi tam olarak alamasam da güzel bir filmdi. 1-2 saat kafa dağıtmak için seyredilebilir.

14 Ağustos 2014 Perşembe

Neler Okudum Neler :)

Bugün eski iş yerimden bir arkadaşım aradı ve tavsiye edebileceğim kitaplar olup olmadığını sordu.Ona bir kaç kitap tavsiyesinde buldunduktan sonra son okuduğum kitapları blogumda paylaşmadığımı farkettim. Bakalım neler okumuşum.

İlk okuduğum kitap Papatya Kokulu Hikayeler oldu. Bu kitabı  internette görmüştüm. Kokulu kitap diye reklamı yapılıyordu. Kapağı da papatya resmi ile dizayn edilmişti. E bir papatya sever olarak sipariş vermesem olmazdı J 3-4 gün sonra kitap elime ulaştı. Gerçekten kokulu bir kitap ve çok da güzel ayracı var. İçeriğine gelecek olursak, kitap, gerçek hayattan alınmış hikayelerden oluşuyor. Çoğu hikayeyi internette okuduğum için bu kitapta aradığımı bulamadım. İnterneti fazla kullanmayan biri için ilgi çekici olabilir.
Bir diğer okuduğum kitap ise Zülfü Livaneli’nin Kardeşimin Hikayesi oldu. Oldukça sürükleyici bir hikayeye sahip kitabı bir solukta okudum. Ben çok beğendim ve okuyacaklara da tavsiye ederim. Hem hikaye ilgi çekiciydi hem de anlatım harikaydı.
Son olarak ise Ahmet Batman’ın “Soğuk Kahve” kitabından bahsetmek istiyorum. İtiraf ediyorum bu kitabı da kapağına vurularak aldım. Alırken kitabın içeriği ve yazar hakkında hiç bir fikrim yoktu. Kitaba başlarken sürükleyici bir aşk romanı olduğunu düşünüyordum. Ancak bir kaç sayfa okuyunca kitabın aşk romanı olmadığını hatta roman olmadığını farkettim J Yazarın ikili ilişkiler üzerine düşüncelerini içeren bir kitapmış meğer. İlk bir kaç sayfada bocalasam da kitabı çok sevdim ve keyifle okudum. İçinde  kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz bir kitap.

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Deniz Müzesi (2.Bölüm)

Eveet müzenin alt katı ile devam ediyoruz. Müzenin alt katında ilk karşılaştığımız yer bahriye nazırı odası oldu. Bahriye nazırının aşağıdaki gibi bir odası olurmuş.
Diğer sergilenen nesneler ise şöyle;
Gemide padişahın odasına ait tavan göbeği...
İstanbul’un fethi esnasında Haliç’e çekilen zincirler...Bu zincirin bir kısmı İstanbul Arkeoloji Müzesinde de sergilenmekte.
Ertuğrul yatına ait parçalar...

Rauf Orbay için de özel bir bölüm ayrılmıştı. Rauf Orbay odası...
Nusret mayın gemisine ait makine telgrafı...
Nusret mayın gemisine ait dümen...
En üst katta ise bir gemi sancağı bulunuyor. Bu gemi sancağı İnebahtı savaşına ait. İnebahtı savaşında Haçlı donanması eline geçen bu sancak, 1965 yılında dönemin papası tarafından Türkiye’ye iade adilmiş.
Deniz Müzesi gezisi ve benden bu kadar J

8 Ağustos 2014 Cuma

Deniz Müzesi (1.Bölüm)

Yıllarca önünden geçip durdum, ha bugün ha yarın derken bir türlü ziyaret edemedim. Nereden mi bahsediyorum? Deniz Müzesinden :) Geçtiğimiz hafta sonu hazır Beşiktaş’a inmişken Deniz Müzesini nihayet gezdim. 3 katlı müzeyi gezmek en fazla 1 saat sürüyor.
Giriş katta sergilenen nesnelerin bir kısmı aşağıda yer almakta.
Atatürk'ün kullandığı kayık...
Padişah kayıkları...
E böyle gösterişli kayıkların gösterişli kürekleri de olur J
Osmanlı’da kaptan-ı deryalık yapmış isimlerin büstleri...
Barbaros Hayreddin Paşa büstü..
Eskiden Osmanlı’da denizcilik sınavı padişahın önünde gerçekleşirmiş. Padişahın sınavı seyrettiği taht...
Eski denizcilere ait üniforma...
Gemi isim levhaları ve padişah tuğraları...
Gemi baş figürü...
Devam edecek...

5 Ağustos 2014 Salı

Köfteci Recep Baba ve Barbaros Hayreddin Paşa

Farkındayım başlıktaki 2 ögenin birbiri ile hiç alakası yok. İkisinin de tek ortak noktası Beşiktaş ilçesi J Hafta sonu biraz dolaşmak için Beşiktaş’a gittik. Evden çıktığımızda bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu öyle ki caddeleri su basmıştı. 10-15 dakika sonra ise yağmur durdu ve çıkan güneş ile yerler kupkuru oldu. O günden beri de nemden iyice bunaldık İstanbul’da L Umarım serin havalara kavuşmamız yakındır.

Neyse Beşiktaş’a gittiğimizde istkametimiz Meşhur Köfteci Recep Baba oldu. Burası balık pazarı civarında yer alan salaş bir köfteci. Beşiktaş’ta köfte yemek istersek tercihimiz çoğunlukla burası oluyor. Öyle şu köfte-bu köfte gibi çeşitleri yok. Sadece lezzetli standart köfteleri var bi de yanında piyaz ve ayran oldu mu üçlü tamamlanmış oluyor.
Yemeğimizi yedikten sonra sahile doğru yürümeye başladık. Sahile gidiş amacımız Deniz Müzesi’ni gezmekti ama öncesinde Barbaros Hayreddin Paşa türbesini ve heykelini de fotoğraflandırmadan geçemedik.
Barbaros Hayreddin Paşa, Osmanlı’da bir çok başarıya imza atmış asıl adı Hızır Reis olan bir Kaptan-ı Derya. Barbaros ismi italyancadan geliyor. “Barba rossa” italyanca kızıl sakal demekmiş. Kızıl sakallarından ötürü italyanlar tarafından kullanılan barba rossa lakabı türkçeye Barbaros olarak geçmiş. Hayreddin ismi ise Sultan Süleyman tarafından verilmiş.Deniz kenarında yer alan türbesi ise Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş.
Bir kaç fotoğraf sonrası durağımız Deniz Müzesi oldu.O da artık bir dahaki yazıya J

1 Ağustos 2014 Cuma

Serinlemek İçin Vişne Suyu

Bu sene vişne satışında kesinlikle payımız olduğunu söyleyebilirim J Sıcaklar başladı başlayalı evimizden vişne suyu eksik olmuyor. Dışarda sıcaktan dolayı ayılıp bayılıp eve kendimizi zor attığımızda ilk işimiz buzdolabına koşup vişne suyu içmek oluyor. Özge Hanım’ın http://www.ozgeninoltasi.com  blogundan tarifini alarak yaptığım vişne suyunun oldukça lezzetli olduğunu söyleyebilirim. Tarifi Özge Hanım’ın izni ile burada da paylaşmak istiyorum.

Malzemeler
1)1/2 kg vişne
2)2 lt su

3)1 su bardağı toz şeker (orjinal tarifte 1.5 su bardağı toz şeker kullanılıyor ama ben çok şekerli sevmediğim için azalttım)
4)Yarım limon suyu

Yapılışı
1)Tencereye vişne, şeker ve suyu koyuyoruz.

2)Orta ateşte kaynatıyoruz.
3)Kaynayınca limon suyunu ilave ediyoruz.

4)Vişnelerin şekli bozuluncaya kadar biraz daha kaynatıp ocaktan alıyoruz.
5)Süzüp soğuttuktan sonra içmeye hazır hale gelmiş oluyor.
Afiyet olsun...