27 Temmuz 2025 Pazar

Hamburg : Bir Liman Şehri

Tatil planı yaparken beni en çok heyecanlandıran kısım Hamburg olmuştu. Almanya’nın kuzeye açılan kapısıydı ve Avrupa’nın en büyük ikinci liman şehriydi. Ancak maalesef umduğumu bulamadım. Artık ben beklentimi yüksek tuttuğumdan mıdır yoksa şehir fazla abartıldığından mıdır bilmem bende biraz hayal kırıklığı yarattı.

O zaman gezimize tren yolculuğu ile başlayalım. Berlin’den 2 saat sürecek tren yolculuğu için sandviçlerimizi ve kahve dolu termosumuzu da yanımıza alarak koltuklarımıza yerleşiyoruz.

Hamburg’a varmamızın ardından ilk durağımız Rathaus meydanı oluyor.

Sonrasında Aziz Nikolai Kilisesini görüyoruz. Gotik tarzda inşa edilmiş olan kilise oldukça heybetli duruyor. İstenirse kilisenin kulesine çıkıp şehri tepeden de izlemek mümkün. Ancak biz o hakkımızı az sonra göreceğimiz kiliseye saklıyoruz.

St Micheal Kilisesi… Şehrin en meşhur kiliselerinden biri. Bilet alarak çan kulesine çıkılıp şehir tepeden izlenebiliyor.

Önce kilisenin içini ziyaret ediyoruz. Avrupa’daki birçok kiliseye göre daha ferah ve aydınlık bir iç ortamı var.

Sonra yukarı çıkıyoruz. İşte ilk hayal kırıklığım burada başlıyor. Daha büyüleyici daha güzel bir manzara görmeyi hayal ederken sıradan bir şehir manzarası ile karşılaşıyoruz.

Veee limandayız. Burada da masmavi bir deniz hayal ederken çamur rengi bir deniz bizi karşılıyor

Napalım bu liman da böyle demek ki diyerek sahil boyunca sıralanmış restoranlardan birini girip balık ekmek siparişi veriyoruz.

Oldukça lezzetli balık ekmekleri yedikten sonra sıra geldi Elbe Tüneline. Yaklaşık 500 metre uzunluğundaki tünel denizin altından geçiyor ve yayaların deniz altında yürümesine imkan sağlıyor. İlk kez deniz altında yürümenin heyecanı ile tünelde adımlıyoruz.

Akabinde Hamburg’un başka bir bölgesine Hafen City semtine geçiyoruz.

Son olarak da şehrin içinde yer alan Alster Gölü çevresinde biraz yürüyüş yaparak Hamburg günümüzü sonlandırıyoruz. Göl çevresiin çok güzel olduğunu söyleyebilirim 😊

Yarın yine Berlin’i gezmeye devam…

26 Temmuz 2025 Cumartesi

Potsdam

Berlin seyahatinin planlamasını yaparken şehrin çevresinde gezilecek yerler var mı diye araştırıyordum. O esnada Potsdam’a rastladım. Kasabanın mesafesi de Berlin’e yakın olunca plana dahil ettim.

Böylece sabahın erken saatlerinde kendimizi trende buluyoruz. Yarım saatlik kısa bir sürenin sonunda Potsdam’a varmış durumdayız. Kasabada bizi ilk karşılayan mavi ve yeşilin birbirine karıştığı bu güzel manzara oluyor.

Sonra kasabanın caddelerinde yürümeye başlıyoruz. Her yer o kadar nezih ve o kadar güzel duruyor ki gelmemizin üzerinden daha 15 dakika geçmemiş olmasına rağmen burası Almanya’daki favori yerimiz oluyor.

Kısa bir yürüyüşün ardından Dutch Quarter yani Hollanda mahallesi diye adlandırılan bölgedeyiz. Yüksek çatılı, kiremit renkli evler Amsterdam’da yürüyormuş hissi yaratıyor.

Burayı o kadar çok seviyorum ki ilerleyen saatlerde vereceğimiz kahve molasını burada vermek istiyorum ve bir masaya yerleşiyoruz.

Mahallenin tadını çıkardıktan sonra sıra geldi Sanssouici sarayına. Saraya doğru ilerlerken tarihi kapı Nauener Tor’dan geçiyoruz.

Sanssouici Sarayı, bahçesi biletsiz gezilebilen çok ama çok büyük bir kompleks. Birçok tarihi yapıyı bünyesinde barındırıyor.

Sanssouici Sarayı…

Adalet Değirmeni… Bu değirmenin çok ilginç bir öyküsü var. Bir gün Kral 2.Frederic bir saray yaptırmak istiyor. Sarayını da şu an ki yel değirmeninin olduğu noktaya inşa ettirmeye karar veriyor. Bunun üzerine değirmen sahibine arsayı satması için yüklü bir miktar para teklif ediliyor. Ancak değirmen sahibi parayı kabul etmiyor ve tek geçim kaynağı olan değirmeninin bulunduğu arsayı satmak istemiyor. Bunun üzerine zorla değirmeni almak istiyorlar. Değirmen sahibi de “Berlin orada, mahkeme Berlin’de” diyor. Birkaç ay sonra mahkemeden karar çıkıyor ve değirmenci haklı bulunuyor. Böylece kral sarayını değirmenin bulunduğu yere değil hemen yanına inşa ettirmek durumunda kalıyor. Sonraki yıllarda da tüm ekmek ihtiyacını değirmenciden sağlıyor 😊

Sarayın içinde yer alan süslemeleri ile dikkat çeken bir Çin Evi…

Endülüs tarzını andıran başka bir yapı…

Saray gezisini bitirdikten sonra ise kasabanın merkezine doğru ilerliyoruz. Merkez bir Almanya kasabasından ziyade bir İtalya bir İspanya kasabasını andırıyor. Ortam çok canlı ve neşeli.

Yurtdışına çıktığım zaman o ülkenin geleneksel yemeklerini yemeyi tercih ederim. Ancak Almanya maalesef bu konuda fazla seçenek sunmuyor. Bu yüzden bir İtalyan restoranında karar kılıyoruz.

Yemeğimizi yedikten ve biraz daha dolaştıktan sonra artık dönüş zamanı…


18 Temmuz 2025 Cuma

Berlin

Uçağımız semaya yükselirken güzel şehrime bir kez daha bakıyorum ve elimdeki notlarımı toparlamaya çalışıyorum. Bu sefer yolculuk Berlin’e. Ailece 4 günlük bir tatile çıkıyoruz.

Daha önceden Almanya’ya 4-5 kez gitmişliğim bulunuyor. Her defasında yağmurlu ya da kapalı havaya denk geldiğimden çantamda yağmurluğum hazır, bir de bonus olarak şal var. Ancak Berlin bize kocaman bir sürpriz yapıyor. Hava günlük güneşlik 😊Otele yerleşip dışarı çıkınca ilk durağımız şehrin sembol yapısı Brandenburg Kapısı oluyor.

Sonrasında bir cadde boyunca yürümeye başlıyoruz. Caddenin ismi Unter den Linden…Yani Ihlamurlar Altında. Gerçekten de cadde boyunca ıhlamur ağaçları peş peşe sıralanmış durumda. Etraf mis gibi kokuyor. Ihlamur çiçeğinin bu kadar güzel koktuğunu bilmezdim.

Sıradaki durak Holokost Anıtı…2.Dünya savaşında soykırıma uğrayan Yahudiler için yapılmış bir anıt. 

Akabinde şehrin kalbinin attığı noktalardan biri olan Alexander Platz’a varıyoruz. Meydanın etrafı alışveriş mağazaları, marketler ve çeşitli cafelerle çevrili. Meydanın iki tane de simge yapısı var. Biri dünya saatlerini gösteren saat diğeri de tv kulesi.

Hava kararmaya yüz tutunca karnımızın acıktığını fark ederek internet tavsiyelerinden birini değerlendiriyoruz ve bir dönerciye gidiyoruz.


Böylece ilk gün bitiyor. Yarın Berlin’e kısa bir ara vereceğiz ve şehrin çok yakınlarındaki bir kasabayı ziyaret edeceğiz 😊

17 Temmuz 2025 Perşembe

Kaçış Noktası

Bazen zihnimiz çok yorulur…İş stresi, arkadaşlar, hayat meşgalesi derken bir bakmışız fiziken yorgun hissetmesek de zihnimiz yorgun düşmüş.  Böyle zamanlarda bir kaçış noktası ararız. Kimi zaman doğada yürüyüş kimi zaman kısa bir tatil iyi gelir. Uzun yıllardır yazılarımı okuyanlar bilirler ki seyahat etmeyi çok severim. Kısa seyahatler yaşadığım stresi dağıtmaya ve kaybettiğim enerjiyi yeniden kazanmama yardımcı olur. Aynı şekilde puzzle yapmak da bana çok iyi gelir. Kargacık burgacık şekilleri iç içe geçirirken beynimdeki stres kümeleri dağılır.

Son yıllarda daha doğrusu pandemide bana iyi gelen bir şey daha hayatıma eklendi; yemek yapmak. Bırakın seyahat etmeyi bakkala bile gidemediğimiz günlerde yemek yapmayı keşfettim. Soğan doğramak, hamur yoğurmak, çeşitli baharatları birleştirmek hayatımın bir parçası oldu. Bence yemek yapmak aynı puzzle yapmak gibi… Birbirine uyumlu parçaları bir araya getiriyorsun ve ortaya resim gibi bir sonuç çıkıyor ve tüm bunları yaparken aynı puzzle yaparken olduğu gibi hiçbir şey düşünmüyorsun. Zihin sadece kakao ve vanilya ile uğraşıyor 😊

Pandemide olduğu kadar sık sık mutfağa giremesem de fırsat buldukça kaçış noktam olan ocağın başında yerimi alıyorum.

Bazen bol uğraşmalı bir mantı…

Bazen damak çatlatan bir tatlı…

Bazen de görsel duyulara hitap eden çörekler yapıyorum.

Keyifle ve sevdiğiniz uğraşlarla kalın…

8 Temmuz 2025 Salı

Müze Gazhane (2.Yazı)

Atatürk sergisinden çıktıktan sonra İklim Müzesi’ne doğru yol aldık.

Uygarlık tarihi boyunca yaşan iklim değişikliklerini anlatan müze için iki bina ayrılmış durumda.

Birinci binada önce iklim tarihine tanıklık ettik. Venedik’in sular altında kalması, buzulların erimesi gibi iklim olayları hem görsellerle hem de sesli anlatımlarla ziyaretçilere sunulmuş durumda…

İkinci binada ise nesli tükenmekte olan bazı hayvanlardan örnekler bulunmakta.

Ve kapıdan çıkarken ikinci bir dünyamız olmadığını hatırlatan bir söz…

İklim müzesinin ardından kısa bir kahvesi molası verdik.

Bu sefer de Bilim Müzesi…

Rüzgar, doğalgaz, kömür gibi enerji kaynaklarının çalışma şekilleri detayları olarak anlatılmış durumda. Aynı zamanda çeşitli tuşlar yardımı ile mekanizmalar çalıştırılabiliyor ve böylece müze özellikle çocuklar için daha ilgi çekici bir hal alıyor.

Müzenin tamamını gezdikten sonra artık eve dönüş zamanı…

1 Temmuz 2025 Salı

Müze Gazhane

Osmanlı döneminde Anadolu yakasının gaz ihtiyacını karşılamak üzere kurulan müze gazhane şehre elektriğin gelmesi ile uzun yıllar atıl durumda kalmış bir yer. Son dönemde ise yapılan restorasyon çalışması ile bir etkinlik alanına dönüştürülmüş. İçinde müzeler, sergi salonları, kafeler, tiyatro, kitapçı ve konser alanı bulunmakta.

Gittiğimiz gün güzel bir Atatürk sergisi vardı.

Atatürk’ün farklı yaşlarında ve farklı görevlerinde çekilmiş fotoğraflar serginin en önemli öğeleriydi.

Mustafa Kemal tümgeneral iken…

Trablusgarp’ta yerel giysiler içinde…

Kravat, baston gibi şahsi eşyaları…

Nutuk’un 15.yıl dönümü baskısı…

Cumhuriyetin 10.yılı kutlamasını anlatan bir gazete baskısı…

Hatay henüz vatana katılmadan üretilmiş bir Türkiye hatıra fincanı…

Vee Atatürk’ün vefat ettiği gün basılan gazetelerden biri…

Atatürk sergisini dolaştıktan sonra sıra geldi İklim Müzesi ve Bilim Müzesi’ne. O zaman bir dahaki yazıda görüşmek üzere 😊